EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELDEN SARSILMASI (ŞİDDETLİ GEÇİMSİZLİK) NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI
TMK m.166/1-2: ?Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.?
I. Genel Olarak
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu?na göre boşanma sebepleri, genel ve özel boşanma sebepleri olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Zina (TMK m.161), Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış (TMK m.162), Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme (TMK m.163), Terk (TMK m.164), Akıl Hastalığı (TMK m.165) boşanmanın özel sebeplerini oluştururken, TMK m. 166?da sayılan üç boşanma sebebi, evlilik birliğinin temelinden sarsılması, eşlerin boşanma hususunda anlaşmaları ve ortak hayatın kurulamaması ya da fiili ayrılık ise genel boşanma sebeplerini oluşturur.
Halk dilinde şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma olarak adlandırılan evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma, bir genel boşanma nedenidir. Uygulamada en çok şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası açıldığı görülmektedir. Bunun sebebi, zina gibi özel sebeplerin, ortaya çıkmasının daha az görülmesidir. Bunun yanı sıra evlilik birliğinin temelinden sarsılması, her evlilikte ortaya çıkabilecek bir durumdur. Şiddetli geçimsizlik kavramı içerisine neredeyse her nedenin dahil edilebilmesi sebebiyle, bu yola başvurma sayısı artmaktadır.
II. Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Sebebiyle Boşanmanın Şartları
1) Evlilik birliği temelinden sarsılmış olmalıdır. Bununla kastedilen, eşlerin arasında önemli fikir ve duygu ayrılığının olmasıdır. Evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı hallerin büyük bir çoğunluğu ?geçimsizlik? kavramı ile ifade edilebilir. Ancak, bazı olaylar geçimsizliğe yol açmamalarına rağmen evlilik birliğini temelinden sarsabilir. Örneğin bir kazanın, taraflardan birini evliliğin gereklerini yerine getiremeyecek derecede yaralamış olması halinde, taraflar bir birini sevmeye devam ediyorlarsa, geçimsizlik sözkonusu olmamasına rağmen, evlilik birliği temelinden sarsılmış olabilir.
2) Evlilik birliğinin temelinden sarsılması eşlerden en az birisi için ortak hayatı sürdürmesi beklenemeyecek derecede olmalıdır. Nelerin boşanmayı gerektirecek derecede evlilik birliğini temelinden sarsmış sayılacağı kanunda belirtilmemiştir. Bu sebeplerin neler olduğu hâkim tarafından takdir edecektir. Her geçimsizlik boşanma sebebi olarak kabul edilmez. Mevcut geçimsizliğin boşanma sebebi olabilmesi için eşlerden en az birisi için artık ortak hayat sürdürülemez olmalıdır. Hangi sebeplerin boşanmaya sebep olacağı ile ilgili genel bir düzenleme sözkonusu olmadığı için Yargıtay uygulamasına bakmak gerekir.
Yargıtay kararlarında evlilik birliğini temelinden sarstığı kabul edilen sebeplere şu örnekler verilmektedir: Eşe kötü muamele etmek; eşe fiziki, psikolojik, ekonomik şiddet uygulamak; eşe veya ailesine hakaret etmek, iftira atmak, alay etmek; ailevi sırları üçüncü şahıslarla paylaşmak; başkalarının yanında küçük düşürmek; ahlaken düşük bir hayat sürmek; alkol, kumar veya uyuşturucu bağımlısı olmak; cinsel uyumsuzluk; iktidarsızlık; evin ve çocukların bakımını ihmal ederek bir işte çalışmak, hasta eşini doktora götürmemek, eşlerden birisinin ailesinin evliliğe müdahalesine izin vermesi, eşini sevmediğini veya boşanmak istediğini söyleme gibi sebeplerdir.
3) Davalının, davacının daha kusurlu olduğu itirazını ileri sürmemiş veya ileri sürülen itiraz kabul edilmemiş olmalıdır. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için kusur şart değildir. Temelden sarsılmada her iki eşin de kusursuz olduğu hallerde de dava açılabilir. Ancak bu kusurun hiç önemli olmadığı anlamına gelmez. Çünkü davalı, davacının daha kusurlu olduğu itirazını ileri sürerek, davanın reddedilmesini sağlayabilir. Başka bir ifade ile davalı, ister kusurlu olsun isterse olmasın, açılmış olan boşanma davasında, temelden sarsılmaya sebep olan olayda, davacı daha kusurlu ise, bunu ileri sürerek eşinin açtığı davaya itiraz edebilir.
Buradaki itiraz kavramı teknik anlamda kullanılmamış olup, hukuki niteliği bakımından bir def?idir. Ancak taraf ileri sürerse hâkim dikkate alır, halbuki teknik anlamda itiraz olsa idi, hâkim bunu kendiliğinden dikkate almak zorunda olurdu.
Davalıya tanınan bu hakkın kötüye kullanılabileceği öngörüldüğünden Kanunda (TMK m. 166/2, c.2), bu hakkın kötüye kullanılması halinde, evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebileceği düzenlenmiştir.
III. Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması ile Özel Bir Boşanma Sebebinin Birlikte Dava Konusu Edilmesi
Çekişmeli boşanma davası, hem şiddetli geçimsizlik nedenine hem de özel bir boşanma sebebine dayalı olarak birlikte açılabilir. Hem özel hem de genel sebebe dayanılarak boşanma davası açılmış ise, doğuracakları hukuki sonuçlar farklı olacağından öncelikle özel boşanma sebeplerinin bulunup bulunmadığı belirlenmeli, özel sebep varsa, bu sebebe dayanılarak, özel boşanma sebeplerinin gerçekleşmemesi veya özel sebebe dayalı dava hakkının düşmüş olması halinde, deliller, genel boşanma sebebi çerçevesinde değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir.
Bu halde mahkeme, ileri sürülen olguların özel bir boşanma sebebi teşkil ettiğini gördüğünde öncelikle özel nedene dayalı olarak boşanma kararı verecektir. Özel boşanma sebebinin gerçekleşmediği görüldüğünde genel boşanma nedeni olan evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma kararı verilebilecektir. Örneğin, zina özel nedenine ve evlilik birliğinin temelinden sarsılması genel sebebine birlikte dayanılarak açılan çekişmeli boşanma davasında, zina ispatlanamadığı takdirde, zina için ileri sürülen olgular güven sarsıcı davranış veya sadakat yükümlülüğü açısından değerlendirilerek, talep ve şartları varsa evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma kararı verilebilir.
IV. Konu İle İlgili Yargıtay Kararları
2. HD., 05.10.2010, 2009/14056-16155
?Yapılan soruşturma, toplanan delillerle evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda sık sık eşine şiddet uygulayan, eşini istemediğini söyleyen, güven sarsıcı davranışlarda bulunan davalı-karşılık davacı kocanın yanında, eşine sık sık hakaret eden davacı-karşılık davalı kadının da kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davalı-karşılık davacı da, dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında, eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görünmemesine göre, davalı-karşılık davacının davasının da kabulü ile boşanmaya ( TMK. md. 166/1 ) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile karşılık davanın reddi doğru bulunmamıştır.?
2. HD., 25.03.2019, 2017/6966-3359:
?Türk Medeni Kanunu'nun 166. maddesinde "Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği" hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan yine böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da madem ki birlik artık sarsılmış diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanunu'nun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK m. 166/2 ).
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken, yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.?
2. HD., 29.06.2010, 2009/8440-12941:
?Davalı, mütekabil boşanma davası açmış, mütekabil boşanma davasında; zina, olmazsa hayata kast, bu da olmazsa pek kötü davranış, bunun da kabul edilmemesi halinde haysiyetsiz hayat sürme, bu da kabul edilmediği takdirde evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanmalarına karar verilmesini istemiştir. Zina, hayata kast, pek kötü muamele ve haysiyetsiz hayat sürme özel boşanma sebebi yanında genel boşanma ( TMK m. 166/1 ) sebebi de oluşturur. Böyle bir durum karşısında kalan eş, dilerse bu özel sebeplerin yanında genel sebebe, dilerse birine veya birkaçına birlikte dayanarak boşanma talep edebilir. Hem özel hem de genel sebebe dayanılarak boşanma davası açılmış ise, doğuracakları hukuki sonuçlar farklı olacağından öncelikle özel boşanma sebeplerinin bulunup bulunmadığı belirlenmeli, özel sebep varsa, bu sebebe dayanılarak, özel boşanma sebeplerinin gerçekleşmemesi veya özel sebebe dayalı dava hakkının düşmüş olması halinde, deliller, genel boşanma sebebi çerçevesinde değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Toplanan delillerin öncelikle özel boşanma sebepleri bakımından değerlendirilip, sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.?
2. HD., 14.07.2011, 2010/10662-12233:
?Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; davacı-karşılık davalı ( koca )'nın güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu ve ortak konutu terk ederek eşiyle birlikte yaşamaktan kaçındığı, davalı-karşılık davacı ( kadın )'ın da kocasını tehdit ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Gerçekleşen olaylara göre evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davacı -karşılık davalı ( koca ), davalı-karşılık davacıya oranla daha fazla kusurlu ise de, kadın da boşanma talep ettiğine göre, kocanın davasına karşı çıkması, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup, evlilik birliğinin devamında korunmaya değer bir yarar kalmamış, Türk Medeni Kanunu'nun 166/2. maddesi koşulları kocanın davası bakımından oluşmuştur. Öyleyse dava ve karşılık davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmesi gerekirken yetersiz gerekçe ile davaların reddedilmesi doğru bulunmamıştır.?
2. HD., 05.07.2011, 10789/11466:
?Koca, eşinin ortak haneye dönmesi için 29.12.2003 tarihinde ihtar talebinde bulunmuş, bu ihtara dayanarak 12.5.2004 tarihinde açtığı "terk sebebine dayanan boşanma" davası ile bununla birleşen kadının 5.2.2004 tarihinde açtığı Türk Medeni Kanunu'nun 197/2. maddesine dayanan nafaka davası reddedilmiş, her iki karar da kanun yollarından geçerek kesinleşmiştir. Tarafların, sözü edilen bu davalardan sonra biraya gelmedikleri anlaşılmaktadır. Koca tanıklarının, kadınla ilgili beyanları başkalarından duyduklarına dayanmakta olup, sabit kabul edilemez. Bu nedenle, davalı-karşı davacı ( kadın )'nın sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığına ilişkin bir delil bulunmadığı gibi, ihtar isteğinden sonra başkaca kusurlu bir davranışı da ispatlanamamıştır. Davacı-karşı davalı ( koca )'nın ise, Almanya'daki evin kilidini değiştirerek eşini eve kabul etmediği ve "... bıraksın yakamı ..." diyerek birlikte yaşamaktan kaçındığı toplanan delillerle gerçekleşmiştir. Bu halde, koca tamamen kusurlu olup, dava açmakta haklı değildir. Öyleyse kocanın boşanma davasının reddine, kadının karşı boşanma davasının kabulüyle tarafların boşanmalarına (T.M.K. madde 166/1) karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.?