AKIL HASTALIĞI SEBEBİYLE BOŞANMA DAVASI
TMK m.165:
?Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.?
1) Akıl Hastalığı Sebebiyle Açılacak Boşanma Davasında Zorunlu Şartlar
a) Eşlerden birisi ?akıl hastası? olmalıdır. TMK m.165?de, herhangi bir hastalık değil, sadece akıl hastalığı boşanma sebebi olarak kabul edilmiştir.
b) Akıl hastalığı, eğer evlenmeye engel olacak türden bir akıl hastalığı ise evlendikten sonra meydana gelmelidir. Şayet eşlerden birinde evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığı varsa ve buna rağmen bir şekilde evlenme gerçekleşmişse, boşanma davası değil, evliliğin geçersizliği amacıyla mutlak butlan davası açılmalıdır.
c) Boşanma davası açılabilmesi için, akıl hastalığı yüzünden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelmelidir. Ayırt etme gücünden sürekli yoksunluk, bir sağlık kurumunda sürekli tedavinin gerekli olması, diğer eşin hayatını veya sağlığını tehlikeye sokabilecek ya da onu sürekli korku altında bulunduracak saldırıların yapılması, cinnet nöbetleri, evlilik ilişkisinin kendisine yüklediği görevleri yerine getiremez hale gelmesi gibi durumlarda diğer eş için ortak hayatın çekilmez bir hale geldiği kabul edilebilir. Akıl hastalığı sebebiyle ortak hayatın çekilmez hale geldiğini ispat yükümlülüğü, boşanma davasını açan eşe aittir (TMK m.6). Ortak hayatın çekilmez hale gelmesi durumu, her türlü delille ispat edilebilir.
d) Akıl hastalığının iyileşme ihtimali bulunmamalıdır. Şayet bu hastalığın iyileşme ihtimali varsa hâkim davayı reddeder. Mülga TMK?da akıl hastalığı sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için, akıl hastası eşin ?üç seneden beri devam eden bir akıl hastalığına düçar? olması şartı aranmakta iken 4721 sayılı yeni TMK?da, akıl hastalığı için süre şartı kaldırılmıştır. Önemli olan hastalığın halen mevcut olmasıdır.
e) İyileşme ihtimali bulunmayan akıl hastalığı raporu, herhangi bir yerden değil, resmi sağlık kurulundan (devlet hastanesi veya üniversite hastanesi gibi) alınmalıdır.
f) Akıl hastası olan eş aleyhine evlilik birliğinin çekilmez hal aldığına ilişkin geçimsizliğe dayalı boşanma davası açılamaz. Zira akıl hastasının davranışları iradi olmadığından evlilik birliğinin çekilmez hal aldığına ilişkin geçimsizlikte kusuru da sözkonusu edilemez. Sadece TMK m.165 kapsamında akıl hastalığı sebebine dayalı olarak boşanma davası açılabilir.
g) Hukuk davalarındaki taleple bağlılık ilkesi gereği, akıl hastalığı sebebine dayanılarak boşanma davası açıldığında, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmaya karar verilemez.
h) Akıl hastalığı nedeniyle boşanma talep edilmesi, karşı taraftan tazminat istenmesine engeldir. Zira boşanmada maddi ve manevi tazminat talebi için kusur şartı aranır. Akıl hastası birine kusur atfı ise mümkün değildir. Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davasında tazminat istenemezken, şartları varsa nafaka talep edilebilir.
2) Konu İle İlgili Yargı Kararları
2. HD., 05.11.2018, 6830/12355: ?Dava ve taraf ehliyeti kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce doğrudan doğruya (re'sen) göz önünde tutulur. Davalı erkeğin ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/27-679 sayılı ilamıyla ... Devlet Hastanesinin sağlık kurulu raporunda hastalığın remisyon döneminde olduğu için vesayetin kaldırılmasının uygun olduğu belirtildiği bu nedenle kısıtlılık halinin kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Oysa ki anılan raporun incelenmesinde raporda imzası bulunan ihtisas doktorları arasında psikiyatri uzmanının bulunmadığı görülmektedir.
Dosya arasında mevcut kısıtlanmasına neden olan 30/04/2013 tarihli ilk raporda kişinin saldırgan tavırları olduğu yatarak tedavinin uygun olacağının belirtildiği de göz önüne alındığında mahkemece davalının Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas dairesine gönderilerek evliliği yürütmeye engel bir psikiyatrik rahatsızlığının veya akıl hastalığının bulunup bulunmadığının, var ise evlenmeden önce mevcut olup olmadığının ve iyileşme olasılığının olup olmadığının ve hastalığının başlangıç tarihinin, evliliği yürütmeye engel teşkil edip etmediğinin, vasi tayini gerekip gerekmediği hususlarının tespit edilmesi gerekirken Nevşehir Devlet Hastanesinin yetersiz sağlık kurulu raporuna itibar edilerek yargılamaya devamla işin esası hakkında karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.?
2. HD., 31.05.2018, 3075/7120: ?Davacı kadın evlilik birliğinin sarsılması (TMK m.166/1) hukuki sebebine dayalı olarak açtığı boşanma davasını 28.12.2015 tarihli duruşmada ve 28.01.2016 tarihli dilekçesi ile ıslah ederek akıl hastalığı (TMK m.165) sebebiyle boşanmaya karar verilmesini istemiştir. Akıl hastalığı sebebiyle boşanmaya karar verilebilmesi için, akıl hastalığının ortak hayatı diğer eş için çekilmez hale getirmesi ve hastalığın geçmesine olanak bulunmadığının resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmesi şarttır (TMK m.165). Mahkemece akıl hastalığı hukuki sebebi ile boşanmaya (TMK m.165) karar verilmiş ise de; ?Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Bilirkişi Kurulundan alınan 23.10.2014 tarihli sağlık kurulu raporunda, davalının akıl hastalığının geçmesine olanak bulunmadığı yönünde herhangi bir açıklama bulunmamaktadır. Bu durumda alınan rapor, TMK m.165 kapsamı karşısında yetersiz olup hüküm vermeye elverişli değildir. O halde davalı erkek hakkında tam teşekküllü devlet hastanesi veya üniversite hastanesinden TMK m.165 gereğince, davalı erkeğin akıl hastası olup olmadığı, mevcut bir hastalık varsa bu hastalığın diğer eş yönünden çekilmezlik unsuru taşıyıp taşımadığı ve hastalığın geçmesine olanak bulunup bulunmadığı konusunda sağlık kurulundan rapor alınarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.?
2. HD., 10.01.2017, 2016/25338-200: ?Dava akıl hastalığı hukuki sebebine dayalı olarak açılmış, davanın reddine karar verilmiştir. Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir (TMK m.165). Ancak, TMK m.165 koşullarının bulunup bulunmadığının tespitinden önce, akıl hastası olduğu iddia edilen davalının, davada kendisini temsil yeteneğinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi zorunludur.
Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları dava şartlarından (HMK m.114/1-d) olup, bu husus kamu düzeniyle ilgilidir. Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırmakla yükümlüdür. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. (HMK m.115/1) Davada, davalının ruhsal rahatsızlığı ileri sürülmüş ve bu iddia dosya arasındaki bir kısım delille de doğrulanmıştır. Alınan raporlar davalı kadının sağlık durumunu ve özellikle vesayet altına alınıp alınamayacağını yeterince ortaya koymaya elverişli değildir.
Bu durumda mahkemece öncelikle yapılacak iş; TMK m.405 ve HMK m.56 uyarınca davalının vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediği araştırılması için dosyada mevcut diğer raporlarda eklenmek suretiyle Adli Tıp Kurumu?ndan rapor alınması yoluna gidilmesi ve bu hususun bir ön sorun sayılarak sonucuna kadar yargılamanın bekletilmesi, ön sorun halledildikten sonra yargılamaya devamla, işin esasına girilerek mevcut ve varsa toplanacak diğer tüm deliller hep birlikte değerlendirildikten sonra davanın esası hakkında bir karar verilmesinden ibarettir. Bu yön göz önünde tutulmadan yetersiz raporlara itibar edilip yargılamaya devam olunarak, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı bulunmuştur.?
2. HD., 26.04.2016, 8033/8372: ?1- Tüm dosya kapsamından; davalı erkeğin akıl hastası olduğu ve kısıtlandığı anlaşılmaktadır. Davacı tarafından açılan dava, münhasıran TMK m.166/1?e dayalı olup, akıl hastalığına (TMK m. 165) dayalı bir dava bulunmamaktadır. Davalının hareketleri iradi olmadığından TMK m.166/1?e dayalı "evlilik birliğinin temelinden sarsılması" hukuki sebebine dayanarak boşanmaya karar verilemez. Davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü doğru görülmemiştir. Ancak hükmün boşanmaya ilişkin bölümü temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamış, yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
2- Temyiz sebeplerinin hasren yapılan incelemesine gelince: ? Davacı tarafından açılan dava, münhasıran TMK m.166/1?e dayalı olup, akıl hastalığına (TMK m.165) dayalı bir dava bulunmamaktadır. Mahkemece, davalı erkek tam kusurlu bulunarak davacı kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmiş ise de; davalı erkek TMK m.405 uyarınca kısıtlanmıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında; davalının hareketlerinin iradi olduğundan bahsedilemez. Hal böyleyken, mahkemece davalı erkeğin boşanmaya neden olan olaylarda tam kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak davacı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin kabulüne karar verilmesi, isabetsiz olmuş ve bozmayı gerektirmiştir.?
2. HD., 04.04.2016, 3039/6752: ?Dava, akıl hastalığı nedeniyle boşanmaya ilişkindir. TMK m.165 uyarınca, eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporu ile tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir. ... Hastanesinden alınan resmi sağlık kurulu raporunda davalının hastalığının iyileşmesine olanak bulunup bulunmadığı ile ilgilidir. Davalının akıl hastalığının diğer eş için çekilmez hale geldiğinin ayrıca kanıtlanması gerekir. Davacı vekilinin bu konuda tanık veya başka bir delil göstermemiş olması karşısında, çekilmezlik hali kanıtlanamamıştır. Davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabulü usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.?
2. HD., 03.02.2015, 2014/25194-822: ?Dava, ?evlilik birliğinin temelinden sarsılması? (TMK m.166/1) sebebine dayanılarak açılmış, davacı vekili 21.05.2013 tarihli ıslah dilekçesiyle boşanma sebebini ?akıl hastalığı? (TMK m.165) olarak ıslah etmiş, mahkemece de, dava ıslah edilmiş şekliyle görülmüş ve tarafların TMK m.165 gereğince boşanmalarına karar verilmiştir. Akıl hastalığı sebebiyle boşanma kararı verilebilmesi için, davalı (eş)?in akıl hastası olması, bu yüzden ortak hayatın davacı eş için çekilmez hale gelmiş bulunması ve hastalığın geçmesine olanak bulunmadığının resmi sağlık kurulu raporu ile saptanmış olması zorunludur. Mahkemece hükme esas alınan Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesince verilen 10.06.2013 tarihli sağlık kurulu raporunda davalıya ?geçirilmiş kafa travmasına bağlı organik koğnitif bozukluk? tanısı konulmuş, düzelme olmadığı, bu durumun, evliliği diğer eş için çekilmez hale getireceği bildirilmiş, davalının kısıtlanmasına da aynı hastanenin 08.08.2013 tarihli raporu dayanak yapılmıştır. Oysa davalı hakkında eşini yaralamaktan açılan ceza davasında, ceza mahkemesince alınan Adli Tıp 4. İhtisas Kurulunun 09.04.2014 tarihli 1561 sayılı raporunda ise, davalının 06.03.2012 tarihi itibarıyla cezai ehliyetinin tam olduğu belirtilmiştir. Her iki rapor da ?mental durumdaki bozulmayı? esas aldığına göre, Adli Tıp 4. İhtisas Kurulunun raporu ile bu davada hükme esas alınan sağlık kurulu raporu arasında hukuki ehliyet bakımından aykırılık bulunmaktadır.
Mental durum bakımından cezai ehliyeti ?tam? olan bir şahsın, aynı durum açısından hukuken ?tam ehliyetsiz? kabul edilmesi anlaşılamamıştır. Bu bakımdan ceza dosyasındaki Adli Tıp 4. İhtisas Kurulunun 09.04.2014 tarihli raporu ile, bu davada hükme esas alınan Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 10.06.2013 tarihli sağlık kurulu raporu arasındaki aykırılığın Adli Tıp Genel Kurulundan görüş alınmak suretiyle giderilmesi ve davalının hastalığının geçmesine tıbben olanak bulunup bulunmadığının resmi sağlık kurulu raporu ile tespiti ile tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.?
2. HD., 22.10.2014, 10031/20515: ?Mahkemece, Samsun Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi tarafından tanzim edilen 02.05.2013 tarihli sağlık kurulu raporu ile davalı F.'nin "akıl hastalığının sürekli olduğu ve hastalığın alevlenme dönemlerinde evlilik birliğini çekilmez kılabileceği" belirlendiği gerekçesiyle, TMK m.165 uyarınca boşanma kararı verilmiştir.
Yapılan yargılama ve toplanan delillerle; akıl hastalığı nedeniyle boşanma kararı verilebilmesi için hastalığın geçmesine olanak bulunmadığının resmi sağlık kurulu raporu ile belgelenmesi gerekir (TMK m.165). Dosya içerisinde bulunan ve hükme dayanak yapılan Samsun Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi 30400 no.lu 02.05.2013 tarihli sağlık kurulu raporunda "F.'nin hastalığı süreklidir. İyileşme ve alevlenme dönemleri ile seyreder. Hastalığın alevlenme dönemlerinde evlilik birlikteliğini çekilmez kılabilir, ancak, düzenli tedavi ve sosyal destekle nüks dönemleri önlenebilir" demektedir.
Yine, davalı tarafından ek temyiz dilekçesi ile dosyaya sunulan Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Samsun İl Kamu Hastaneleri Birliği Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesince verilen 11.02.2014 tarihli 801 no.lu Sağlık Kurulu Raporunda ise, "F.'nin 1 yıl sonra kontrol kaydı ile vasi tayini gerekmediği" bildirilmiştir. Bu rapor üzerine, Suluova Sulh Hukuk Mahkemesi 28.02.2014 günlü ek kararı ile, "F. ile ilgili aynı mahkemece verilen 15.03.2013 gün ve 14-110 sayılı vasi kararının "İPTALİNE" karar verilmiştir. Vesayet kararının kaldırılmasına esas olan 11.02.2014 tarihli rapor uyarınca, F.'nin hastalığının geçmesine olanak bulunmadığı söylenemez. Hal böyle olunca, boşanma kararına dayanak yapılan Samsun Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinin 02.05.2013 tarihli raporunun hüküm vermeye yeter nitelikte olmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, davalı F.'nin akıl hastalığının geçmesine olanak bulunup bulunmadığı yönünün araştırılması için her iki rapor arasındaki çelişkinin giderilmesi yönünde bir kez de Adli Tıp Kurumundan rapor alınarak sonucu itibarıyla karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.?
2. HD., 19.11.2012, 2011/13054-27483: ?Davacı dava dilekçesinde, TMK m.145/3 gereğince evliliğin mutlak butlan nedeniyle iptaline karar verilmesini istemiştir. Davacının terditli olarak akıl hastalığı hukuksal nedenine dayalı boşanma isteği (TMK m.165) bulunmadığı gibi, dava ıslahla akıl hastalığı nedeniyle boşanma davasına da dönüştürülmemiştir. Mahkeme davada tarafların istekleriyle bağlı olup başka bir şeye hükmedemez (HUMK m.74, HMK m.26). Bu nedenle mahkemece davacının evliliğin iptali isteği konusunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken istek olmadığı halde TMK m.165 uyarınca boşanmaya karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır?.
2. HD., 13.01.2010, 2009/21206-395: ?Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması (TMK m.166/1) hukuki nedenine dayalı boşanma isteğine ilişkindir. TMK m.165?e dayalı bir dava bulunmamaktadır. Davalıda "atipik psikoz" denilen akıl hastalığı bulunduğu ve vasi tayini gerektiği İnegöl Devlet Hastanesi raporu ile belirlenmiş ve davalı TMK m.405 gereğince kısıtlanarak kendisine vasi atanmıştır. İradi davranışlar kusura dayalı boşanma sebebi olabilir. Mevcut rahatsızlığı nedeniyle davalının davranışlarının iradi olduğundan ve kusurlu bulunduğundan söz edilemez. Öyleyse TMK m.166/1?e dayanılarak açılan davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.?
2. HD., 31.03.2008, 2007/6730-4453: ?Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir (TMK m.165). Mahkemece bu konuda rapor alınmadığı gibi, mahkemenin kararında belirttiği İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesini 1.12.2006 tarihli yazısı, davalının hastanede tedavi gördüğü 13.09.2004-12.10.2004 dönemine ait verilere dayanmaktadır. Bu yazı hüküm kurmaya yeterli değildir. Mahkemece yapılacak iş, davalıda bulunan akıl hastalığının ortak hayatı diğer eş için çekilmez hale getirecek nitelikte olup olmadığı ve hastalığın geçmesine olanak bulunup bulunmadığını resmi sağlık kurulu raporuyla tespit etmek, delilleri hep birlikte değerlendirip sonucu uyarınca karar vermekten ibarettir. Bu yönler üzerinde durulmadan eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.?
2. HD., 25.12.2006, 11935/18357: ?Dosyadaki bilgi ve belgelerden kadının akıl hastası olduğu anlaşılmaktadır. Akıl hastalığına dayalı bir dava yoktur (TMK m.165) Davalının hareketleri iradi olmadığından TMK m.166/1?e dayalı "evlilik birliğinin temelinden sarsılması" hukuki sebebine dayanarak boşanmaya karar verilemez. Davanın reddine karar verilmesi gerekir?.
2. HD., 15.05.2006, 1452/7480: ?Dava TMK m.166/1?e dayalı olup, akıl hastalığına (TMK m.165) dayalı bir dava bulunmamaktadır. Davalı M'nin akıl hastalığı nedeniyle kısıtlandığına dair vesayet makamının kararı dosyadadır. O halde davalının davranışları iradi olmadığından evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı gerekçesiyle TMK m.166/1-2?den davanın kabulü usul ve yasaya aykırıdır.?
2. HD., 15.06.2004, 4941/7899: ?1-Davalının "temporal tipte epilepsi (sara)" hastası olduğu anlaşılmaktadır. Eşlerden birinde bu hastalığın varlığı başlı başına bir boşanma sebebi değildir. Davalının hastalığının tedavisinden kaçındığına dair bir delil olmadığı gibi, alınan raporda ruhsal bakımdan evliliği yürütebilecek yeterliğe sahip olduğu da belirlenmiştir. Davalının sara hastası olması dışında evlilik birliğini temelinden sarsacak ve müşterek hayatın devamına imkân bırakmayacak nitelikte başkaca somut bir hadisenin varlığı ortaya konulmamıştır. O halde, davanın reddi gerekirken yazılı şekilde boşanmaya karar verilmesi doğru görülmemiştir.?
?BİPOLAR DUYGU DURUM BOZUKLUĞU?
SEBEBİNE DAYANILARAK AÇILAN BOŞANMA DAVALARI
2. HD., 03.12.2018, 7352/13918:
TMK m.166/1-2 uyarınca; boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; mahkemece davalı-karşı davacı kadına kusur olarak yüklenen fiziksel şiddet vakıasının kanıtlanamadığı, kadının evlenirken bipolar bozukluğu olduğunu sakladığına yönelik vakıanın ise evlilik öncesine ait olduğu ve boşanma davasında kusur olarak hükme esas alınamayacağı, ancak evliliğin iptali davasına konu olabileceği anlaşılmaktadır. Açıklanan sebeple bu vakıalar kadına kusur olarak yüklenemez. Bu duruma göre boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda erkek tam kusurlu olup, erkeğin boşanma davasının reddi gerekirken, yanılgılı kusur belirlemesinin sonucu olarak boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamış, yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
TMK m.174/1, mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da az kusurlu tarafın kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini, m.186 eşlerin evi birlikte seçeceklerini birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılacağını öngörmüştür. Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde mahkemece tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi (TMK m.4, TBK m.50, 51) dikkate alınarak davalı-karşı davacı kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.
Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür (TMK m.6, HMK m.190/1). Davalı-karşı davacı kadın karşı dava dilekçesinde davacı-karşı davalı erkeğin ziynetleri aldığını, geri vereceğini söylediğini ancak vermediğini iddia etmiş, davalı erkek ise süresinde verdiği cevap dilekçesinde, ziynet eşyalarının davacı-karşı davalı kadın tarafından yanında götürüldüğünü savunmuştur. Dosya içerisinde bulunan taraf beyanları üzerine kuyumcu bilirkişi rapor hazırlayarak dosyaya sunmuş olup ziynetlere ilişkin tanık beyanı bulunmamaktadır. Davalı-karşı davacı kadın ziynet eşyasının erkek tarafından alındığını ve kendisine geri verilmediğini ispat yükü altındadır. Ziynet eşyalarının niteliği gereği, kadının ortak konuttan ayrılırken yanında götürmesi hayatın olağan akışına uygun düşer. Davacı-karşı davalı kadının tanıklarının ziynetlere ilişkin beyanı bizzat görgüye dayalı olmayıp aktarımdan ibarettir. Tanıkların iddia edilen vakıayla ilgili somut, görgüye dayalı bir bilgileri yoktur. Dosyada iddiayı kanıtlamaya elverişli başkaca bir delil de bulunmamaktadır. Davacı-karşı davalı kadın yemin deliline dayanmamış, gösterdiği diğer delillerle de dava konusu ziynet eşyalarının erkek tarafından elinden alındığını ve iade edilmediğini ispat edememiştir. Bu durumda mahkemece, davacı-karşı davalı kadının ziynet talebinin reddi gerekirken, kabulü doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
2. HD., 05.11.2018, 1044/12356: ?Dava ve taraf ehliyeti kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce doğrudan doğruya (re'sen) göz önünde tutulur. Davalı-karşı davacı kadının ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/552-1113 sayılı ilamıyla ... Üniversitesi ... Tıp Merkezinin 13/05/2016 tarihli sağlık kurulu raporuna dayanılarak hastanın bipolar duygulanım bozukluğu olduğu, mevcut hali ile akli dengesinin yerinde olduğu ve vasi tayinini gerektirmediği, ancak hastalığın atak dönemlerinde vasi tayini gerekebileceği yönünde rapor verildiği ve kısıtlanması talep edilen hastanın şu anki hali ile vasi tayinine gerek olmadığı bu nedenle vasi tayini talebinin reddedildiği anlaşılmaktadır.
Oysa ki anılan raporun incelenmesinde ?kişinin bipolar duygulanım bozukluğu olduğu, hastalığın 2009 tarihinde başladığı, ataklar şeklinde seyrettiği, evliliği yürütmesine engel psikiyatrik hastalığının olmadığı ancak atak dönemlerinde evliliği yürütmeye engel teşkil edebileceği, sadece atak dönemlerinde vasi tayini gerekli olduğu" yazıldığı görülmektedir. Evlilik başladığından bitimine kadar süreklilik arz etmektedir. O halde atak dönemlerinde evliliği yürütemeyeceğine dair alınan rapor bu nedenle yeterli görülmemiştir.
Mahkemece davalı-karşı davacı kadının Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas dairesine gönderilerek evliliği yürütmeye engel bir psikiyatrik rahatsızlığının veya akıl hastalığının bulunup bulunmadığının, var ise evlenmeden önce mevcut olup olmadığının ve iyileşme olasılığının bulunup bulunmadığının ve başlangıç tarihinin, evliliği yürütmeye engel teşkil edip etmediğinin, vasi tayini gerekip gerekmediği hususlarının tespit edilmesi gerekirken yetersiz sağlık kurulu raporuna itibarla yargılamaya devamla işin esası hakkında karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.?
2. HD., 23.02.2011, 628/3205: (Aşağıdaki Karar Düzeltme İçtihadına Bkz!)
1. Davalı-davacı kadının, davacı kocanın yüzüne tuz ruhu dökerek yaralanması eylemi nedeniyle yargılandığı Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2005/135 esas sayılı dosyasında Adana Ruh Sağlığı Hastanesinin 26.01.2007 tarihli raporunda ?atipik psikoz? tanısı ile mevcut suçla ilgili cezai ehliyetinin olmadığı ve akıl hastası olduğundan bahisle ceza tayinine yer olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır. Boşanma davası sırasında alınan Adana Ruh Sağlığı Hastanesinin 09.11.2007 tarihli raporunda ise mevcut akıl hastalığının kronik seyirli, dönemsel nitelikte ve koruyucu ilaç tedavisinin mümkün olup, rapor tarihi itibarıyla vesayet altına alınmasına gerek olmadığının belirtilmesi karşısında, mahkemece verilen karar, davalı-davacı kadın tarafından temyiz edilmiş, Dairemizin 08.06.2009 tarihli kararı ile; raporlar arasındaki çelişkinin giderilerek davalı-davacı kadının hukuki ehliyetinin tespiti ve sonucuna göre yargılamaya devam edilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuştur. Yerel mahkeme bozmaya uymuş, ATK Başkanlığından alınan 24.05.2010 tarihli raporda da, kadında serbest ara dönemlerle seyreden ?bipolar affektif bozukluk denilen devri bir psikoz olan akıl hastalığı? mevcutsa da, hastalığının halen remisyonda olduğu, fiil ehliyetinin bulunduğu ve vasi tayinine gerek olmadığı belirtilmiştir.
ATK Başkanlığı Raporu?nda da davalı-davacı kadının devri bir psikoz olan bipolar affektif bozukluk denilen hastalığa duçar olduğunun belirtilmesi karşısında, davalı-davacı kadının eylem sırasında bu hastalığın etkisiyle hareket ettiği ve eylem sırasında fiil ehliyetinin bulunmadığının kabulü gerekir. Hastalığın sonradan remisyon dönemine girmesi, kadının olay tarihinde fiil ehliyetinin bulunduğu anlamına gelmez. Bu nedenle davalı-davacı kadına kusur izafe edilemez. Boşanmaya neden olan olaylarda eşine sürekli şiddet uygulayan davacı-davalı koca tamamen kusurludur. Bu halde davacı-davalı kocanın davasının reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde kabulü usul ve yasaya aykırıdır. Ancak bu durum temyiz konusu yapılmadığından bozma nedeni yapılmamış, yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
2. Temyiz nedenlerine ilişkin incelemeye gelince;
a. Tam kusurlu eş yararına manevi tazminata hükmedilemeyeceği halde, yazılı şekilde davacı-davalı koca yararına manevi tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiştir (TMK m.174/2).
b. TMK m.174/1, mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini, m.186, eşlerin evi birlikte seçeceklerini, birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılacaklarını öngörmüştür. Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi (TMK m.4, BK m.42 ve 44) dikkate alınarak davalı-davacı kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.
TMK m.174/2, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı-davacı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK m.4 ; BK m.42, 43, 44, 49) dikkate alınarak davalı-davacı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.
c. Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz (TMK m.175). Toplanan delillerle, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı-davacı kadının daha ağır kusurlu olmadığı, herhangi bir geliri ve malvarlığının bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşmiştir. O halde, davalı-davacı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir.
d. Davalı-davacı kadının açtığı karşı boşanma davası kabul edildiği halde kendisini vekille temsil ettiren davalı-davacı yararına karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre maktu vekalet ücretine hükmolunmaması da usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2/a, b, c ve d bentlerinde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanması gerektiği düşüncesiyle değerli çoğunluk kararına katılmıyoruz.
2. HD., 26.05.2016, 7546/10473 (Karar Düzetme Yargılaması)
Yapılan incelemede Dairemizin bozma ilamında, tarafların temyiz sebeplerinin sınıflandırılmasının maddi hatadan kaynaklandığı anlaşıldığı gibi, ilamda kadına ait olduğu belirtilen unipolar depresyon rahatsızlığının davacı karşı davalı erkeğe ait rahatsızlık olduğu anlaşılmaktadır. Davalı karşı davacı kadının ruhsal rahatsızlığının ileri sürülmesi ve bu iddianın dosya arasında bir kısım delille de doğrulanmasının yanında davalı karşı davacı kadın da erkeğin ruhsal rahatsızlığını ileri sürmüştür. Davacı karşı davalı erkek, unipolar depresyon tanısı ile tedavi gördüğü, erkeğe ait ilaç kullanım raporunda da psikojik belirtisiz ağır depresif nöbet, bipolar depresyon, yaygın anksiyete tanılarının da konulduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları dava şartlarından (6100 s. HMK m. 114/1-d) olup, bu husus kamu düzeniyle ilgilidir. Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığının, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırmakla yükümlüdür. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler (6100 s. HMK m.115/1). Davada, tarafların ruhsal rahatsızlığı ileri sürülmüş ve bu iddia dosya arasındaki bir kısım delille de doğrulanmıştır. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, TMK m.405 ve HMK m.56 uyarınca davacı karşı davalı erkek ile davalı karşı davacı kadının vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediğinin araştırılması ve bu hususun bir ön sorun sayılarak sonucuna kadar yargılamanın bekletilmesinden ibarettir. Bu yön göz önünde tutulmadan yargılamaya devam olunarak işin esası hakkında karar verilmesi usul ve kanuna aykırı bulunmuştur. Ne var ki, bu hususlar Dairemizin ilk incelemesinde gözden kaçtığı anlaşılmakla, davalı karşı davacı kadının karar düzeltme talebinin kabulüne, Dairemizin 08.12.2015 tarihli bozma ilamının kaldırılmasına, hükmün yukarıda açıklanan nedenle değişik gerekçe ile bozulmasına, tarafların diğer temyiz itirazlarının ise şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: HUMK m.440/1-4 gereğince, davalı karşı davacı kadının karar düzeltme talebinin yukarıda gösterilen sebeple kabulüne; Dairemizin 08.12.2015 tarih ve 7159/23548 karar sayılı bozma ilamının kaldırılmasına ve hükmün yukarıda açıklanan sebeple değişik gerekçe ile BOZULMASINA, bozma sebebine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, oybirliğiyle karar verildi.
2. HD., 01.02.2016, 2015/26476-1413:
Dosya içerisinde davacı-davalı erkeğe ilişkin hastane kayıtlarında davacı-davalı erkeğin zaman zaman tedavi gördüğü ve kendisine bipolar duygulanım bozukluğu, bağımlılık sendromu, norkolepsi, katepleksi teşhislerinin konulduğu anlaşılmıştır.
Dava ve taraf ehliyeti kamu düzenine ilişkin olup, hâkim tarafından kendiliğinden (res'en) gözetilir. Davada, davacı-davalının ruhsal rahatsızlığı olduğu dosyaya yansıyan belgelerden anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, TMK m.405 ve HMK m.56 uyarınca davalının vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediğinin araştırılması ve bu hususun bir ön sorun sayılarak sonucuna kadar yargılamanın bekletilmesinden ibarettir. Bu yön göz önünde tutulmadan yargılamaya devam olunarak işin esası hakkında karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
2. HD., 08.12.2015, 7159/23548:
Dava ve taraf ehliyeti kamu düzenine ilişkin olup, hâkim tarafından kendiliğinden (res?en) gözetilir. Yargılamada her iki tarafın beyanı ve sunulan belgelere göre davalı-karşı davacı kadının bipolar duygulanım bozukluğu (F31) ve unipolar depresyon rahatsızlığı sebebiyle tedavi gördüğü anlaşılmaktadır. Davada, davalı-karşı davacı kadının ruhsal rahatsızlığı ileri sürülmüş ve bu iddia dosya arasındaki bir kısım delille de doğrulanmıştır.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş; TMK m.405 ve HUMK m.42 uyarınca davalı-karşı davacı kadının vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediğinin araştırılması ve bu hususun bir ön sorun sayılarak sonucuna kadar yargılamanın bekletilmesinden ibarettir. TMK m.409/2?de "Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı iddiası halinde bu durumun ancak resmi sağlık kurulu raporu" ile tespit edileceği belirtilmiştir.
TMK m.405?deki kısıtlama sebebinin bulunmadığı hususunda tek hekim tarafından verilen 27.6.2013 tarihli rapor yeterli değildir. Mahkemece bu husus bekletici mesele yapılarak davalı-karşı davacı kadının kısıtlanmasını gerektirecek bir durumun varlığının tespiti konusunda vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesine ihbarda bulunması veya kendiliğinden bu konuda davalı-karşı davacı kadının yeniden sevk edilerek resmi sağlık kurulu heyetinden oluşacak şekilde yeterli bir rapor alınıp delillerin birlikte değerlendirilerek sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, yetersiz olan tek hekim raporuna itibar edilerek hüküm kurulması doğru olmamıştır.
2. HD., 23.01.2014, 2013/19178-1328:
Mahkemece davacı- davalı kocanın boşanma davası kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verilmiş, "boşanmada davacı-davalı koca daha fazla kusurlu" bulunmuştur. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davacı-davalı (koca)'nın eşinin ailesi ile görüşmesini istemediği, ailesinin yanına giden eşini istemediğini söylediği ve eve gelmesini istemediğini beyan ettiği; buna karşılık davalı-davacı (kadın)'nın da evlenmeden önce eşine hastalığı ile ilgili yeterli bir açıklama yapmadığı, hastalığı bipolar affektif bozukluk ve duygulanım bozukluğu olmasına rağmen eşine sadece depresyon nedeni ile ilaç kullandığını belirttiği ve tartışmalar sırasında eşine şiddet içeren davranışlarda bulunduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece davacı-davalı kocanın davalı- davacı kadının ilk evliliğinden olan çocuğunu istemediği, kocaya kusur olarak yüklenmiş ise de davalı-davacı kadının bu iddiası görgüye dayalı tanık beyanları ile ispatlanamamıştır, davalı- davacı tanığı ...'ün bu hususa ilişkin beyanı davalı-davacı kadından aktarım niteliğindedir ve kusur belirlemesinde dikkate alınamaz. Gerçekleşen bu olaylar karşısında, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda her iki tarafın da eşit kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece kusur belirlemesi hatalı değerlendirilerek davacı- davalı kocanın boşanmaya neden olan olaylarda daha ağır kusurlu olduğu kabul edilmiş ise de; eşit kusur halinde de boşanmaya karar verilmesi gerektiğine göre, verilen boşanma kararı sonucu itibarıyla doğru olup, davalı-davacı (kadın)'ın bu yöne, davacı-davalı (koca)'nın ise manevi tazminat talebinin reddine ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile boşanmaya ilişkin hükmün gerekçesi değiştirilmek suretiyle onanmasına (HUMK m.438/son) karar verilmesi gerekmiş ve özellikle davalı-davacı kadının miktar da belirterek açıkça ve süresinde yoksulluk nafakası talebi bulunmadığı anlaşıldığından tarafların diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple boşanma kararının gerekçesi değiştirilmek suretiyle ONANMASINA ? oybirliğiyle karar verildi.
2. HD., 25.11.2013, 14551/27403:
Davalı-davacı kadının 07.01.2011 tarihinde müşterek çocuklarını öldürme eyleminden dolayı yargılandığı Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/61 esas sayılı dosyada ATK 4. İhtisas Dairesinin 17.8.2011 gün 2011/47269-2801-2741 no.lu raporuyla akıl hastası olduğu tespit edilerek ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir.
Boşanma dosyasında hukuki ehliyet incelemesi yönünden sulh mahkemesine ihbarda bulunulmuş; Kayseri Eğitim Hastanesinin 31.07.2012 gün 4480 no.lu raporu ile vasi tayinine gerek duyulmadığı raporu üzerine 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 15.10.2012 gün ve 201-1278 sayılı kararı ile istek reddedilmiştir.
Medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine de sahiptir. Dava ehliyeti; medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir (HMK m.50-51). Dava ve taraf ehliyeti kamu düzenine ilişkindir. Ceza dosyasındaki Adli Tıp raporu ile Sulh Hukuk Mahkemesi kararına dayanak teşkil eden rapor davalı-davacı kadının hukuki ehliyeti yönünden çelişmektedir. Davalı-davacı kadının tüm dava dosyaları ve raporları ile ATK Genel Kuruluna gönderilerek dava ve taraf ehliyetine ilişkin raporun alınması; sonucu uyarınca hüküm tesisi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
KARŞI OY YAZISI
Davalı-davacı (kadın)'a "bipolar affektik bozukluk" tanısı konulmakla birlikte, Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesinden alınan 31.7.2012 tarihli sağlık kurulu raporunda hastalığın "remisyonda" olduğu, bu haliyle vasi tayini gerekmediği bildirildiğine vesayet makamınca da böyle karar verildiğine göre, davalı-davacı (kadın)'ın dava ehliyetinin araştırılmasına artık lüzum bulunmamaktadır. Bu sebeple tarafların temyiz itirazlarının esası incelenmelidir. Bu bakımdan sayın çoğunluğun "usuli bozma" gerekçesine katılmıyorum.
2. HD., 01.10.2013, 2012/25237-22394:
Taraflar karşılıklı olarak evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak (TMK m.166/1) boşanma talep etmiş, mahkeme ilk kararında her iki boşanma davasının da reddine karar vermiş, bu karar her iki tarafın temyizi üzerine Dairemizin 11.10.2011 gün ve 2010/10882-15435 sayılı ilamı ile "davacı-davalı kocanın TMK m.405 ve HUMK m.56/1 uyarınca vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediğinin araştırılması ve bu hususun bir ön sorun sayılması, gerekirse TMK m.462/8 uyarınca işlem yapılması ve sonucuna kadar yargılamanın bekletilmesi gerekirken, bu yön gözetilmeden işin esası hakkında karar verilmiş olması sebebiyle" bozulmuştur.
Mahkemece, bozma kararına uyulmuş, davacı-davalı koca Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesine sevk edilmiş, 20.02.2012 tarihli heyet raporunda davacı-davalı koca için "bipolar affektif bozukluk? teşhisi konularak kişinin vesayet altına alınmasının uygun olduğu mütalaa edilmiştir. Ancak bu sırada ÖU, 29.04.2011 tarihinde açmış olduğu dava neticesinde Salihli Sulh Hukuk Mahkemesinin 17.06.2011 tarih ve 743/1032 sayılı ilamı ile davacı-davalı koca kötü yönetim nedeniyle TMK m.406 uyarınca kısıtlanmış ve babası ÖU velayeti altında bırakılmasına karar verilmiş, bu karar 27.6.2011 tarihinde kesinleşmiştir.
Ergin bir kimsenin kısıtlanması sınırlı ehliyetsiz konuma getirme şeklinde olabileceği gibi (TMK m.406) tam ehliyetsizliğin tespiti şeklinde de (TMK m.405) gerçekleşebilir. Kişinin, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebine dayalı olarak kısıtlanması (TMK m.405) ile savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim sebebine dayalı olarak (TMK m.406) kısıtlanması farklı hukuki sonuçlar doğurmaktadır. TMK m.405?ten kısıtlanan kişinin ayırt etme gücü dolayısıyla fiil ehliyeti bulunmamaktadır.
Her ne kadar, davacı-davalı koca TMK m.406 uyarınca kötü yönetim sebebiyle kısıtlanmış ve yargılamaya velisi tarafından devam edilmiş ise de, akıl hastalığı sebebiyle kısıtlanması halinde kocanın fiil ehliyetinin ortadan kalkacağı gözetilerek Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesince düzenlenen rapor dikkate alınıp davacı-davalı kocanın akıl hastalığı nedeniyle TMK m.405?den kısıtlanması hususunda Sulh Hukuk Mahkemesine ihbarda bulunulması ve sonucunun beklenmesi gerekirken, bu yön nazara alınmadan yargılamaya devamla işin esası hakkında karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA ? oybirliğiyle karar verildi.
2. HD., 14.02.2013, 1182/3481:
Davacı koca, davalı eşi aleyhine açtığı 02.09.2004 tarihli boşanma davası ile davalı eşten kaynaklanan geçimsizlik nedeniyle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını belirterek (TMK m. 166/1) boşanmaya karar verilmesini talep etmiştir. Davacı 26.01.2005 tarihli ıslah dilekçesi ile davalının akıl hastalığına duçar olduğunu ve bu hastalığının etkisi ile çevreye saldırıp zarar verdiğini belirterek boşanma sebebini "akıl hastalığı" olarak ıslah ettiğini bildirmiştir. Dava bu haliyle akıl hastalığı hukuksal nedenine (TMK m.165) dayalı boşanma davasıdır.
Davalı kadın hakkında akıl sağlığı yönünden bozma öncesi alınan raporların bir kısmında (Trabzon Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 07.06.2007 tarih 467 sayılı raporu, KTÜ Tıp Fakültesi Farabi Hastanesinin 23.08.2007 tarih 2561 sayılı raporu) davalı kadında şizoafektif bozukluk tanısı düşünüldüğü ancak remisyonda olduğu bildirilmiş, Mahkemece davalı hakkında vasi tayinini gerektirir bir durumunun bulunup bulunmadığı, bulunduğu taktirde kendisine bir vasi tayini için Sulh Hukuk Mahkemesine ihbarda bulunulmuştur. Sulh Hukuk Mahkemesine yapılan yargılama sonucunda alınan sağlık kurulu raporuna göre vasi tayinine yer olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir (Arsin Sulh Hukuk Mahkemesinin 2005/49-66 sayılı dosyası). Mahkemece davalı eş hakkında Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulundan alınan 14.12.2009 tarih ve 4595 sayılı raporda ise "kişide şuur ve harekat serbestisi ile olayları değerlendirip onlardan sağlıklı sonuçlara varabilme yeteneğini ortadan kaldıracak ve evliliği karşı taraf için çekilmez hale getirecek mahiyet ve derecede olan (rezidüel şizofreni) denilen akıl hastalığının tespit edildiği kişide tespit edilen kronisite kazanmış bu akıl hastalığının bu haliyle iyileşmesinin tıbben beklenmediği" bildirilmiş mahkemece de akıl hastalığı sebebiyle (TMK m.165) tarafların boşanmalarına karar verilmiştir.
Hükmün davalı tarafından temyizi üzerine Dairemizin 30.09.2010 tarih ve 14929/15716 sayılı kararıyla "Dava akıl hastalığı sebebiyle açılmış (TMK m.165) mahkemece de ATK 4. İhtisas Kurulu ve diğer hastanelerin raporlarıyla davalı kadının akıl hastası (Rezidüel Şizofren) olduğu tespit edilmiştir. Bu durum karşısında davalı kadına vasi tayini için yeniden Sulh Hukuk Mahkemesine (vesayet makamı) bildirimde bulunularak (TMK m.405,462/8 ve HUMK m.42), yargılamaya devamla hüküm kurulması gerekirken bu yön gözetilmeden işin esası hakkında karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır." gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma sonrası yeniden yapılan yargılamada davalıya vasi tayini gerek olup olmadığı yönünde mahkemece uyulan bozma ilamı doğrultusunda Arsin Sulh Hukuk Mahkemesine yapılan ihbar sonucunda bu mahkemece Trabzon Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinden alınan 19.04.2011 gün 6646 sayılı Sağlık Kurulu Raporunda davalıda tespit edilmiş bulunan "şizoafektif bozukluk" hastalığının "remisyonda" olduğu bildirildiği gerekçesiyle vasi tayini gerekmediği gerekçesiyle ret kararı verilmiştir (Arsin Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/97-252 sayılı kararı). Mahkemece bunun üzerine dosyadaki tüm raporlar da eklenerek 06.12.2011 tarihli yazı ile Sulh Hukuk Mahkemesine yeniden ihbarda bulunulmuştur. Arsin Sulh Hukuk Mahkemesince Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinden alınan 22.11.2011 gün ve 51 no.lu Sağlık Kurulu Raporu?nda "davalı ve yakınlarından alınan öykü, hastane kayıtlarının incelenmesi ve yapılan testler sonucu kişide bipolar bozukluk tanısının mevcut olduğu, tedaviden fayda gördüğü ve belirgin iyileşme olduğu, halen remisyonda olup vasi tayininin gerekmediği" bildirilmiş, Mahkemece bu defa KTÜ Tıp Fakültesi Farabi Hastanesi Başhekimliği?nden rapor alınmıştır. 03.02.2012 gün ve 7954 sayılı bu Sağlık Kurulu Raporu?nda da "davalının 8 yıldır nöbet geçirmediği, iyilik halini koruduğu vasi tayini gerekmediği" bildirilmiş ve bu raporlar doğrultusunda vasi tayinine ilişkin dava yeniden reddedilmiştir. (Arsin Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/375, 2012/26 kararı).
TMK m.165?de "Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eşin boşanma davası açabileceği" düzenlenmiştir. Somut olayda, bozma kararı sonrası vesayet konusunda ihbarda bulunan mahkemelerce alınan ve yukarıda özetlenen tüm sağlık kurulu raporları dikkate alındığında davalının hastalığının "remisyonda" olduğu, iyilik halinin devam ettiği dolayısıyla "hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı" yönündeki TMK m.165?deki yasal şartın gerçekleşmediği; bu nedenle akıl hastalığı hukuksal sebebine dayalı boşanma davasının reddinin gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.